top of page

BESİN ve İLAÇ ALERJİLERİ

Güncelleme tarihi: 13 Kas 2022


BESİN ALERJİLERİ

Son yıllarda giderek artan bir sıklıkta karşımıza çıkmaktadır. Besin alerjisi bağışıklık sistemimiz tarafından besinlere karşı anormal yanıtın verilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Klinik olarak belirtiler hafif (ürtiker vb) olabildiği gibi yaşamı tehdit eden ağır reaksiyonlara da (anafilaksi) yol açabilmektedir. Yine bağışıklık yanıtın özelliğine göre belirtiler bir çok organda (deri, sindirim sistemi vs) görülebilir. Besin alerjisinin gelişimi bağışıklık sistemimizin besinlerdeki proteinleri tehdit unsuru olarak algılayıp bunlara karşı IgE tipi antikorlar üretmesi ile başlar. Duyarlı olan bireyler aynı besinle karşılaştığında daha önce oluşmuş olan IgE antikorlarına bağlanır ve mast hücrelerinden başlıca histamin olmak üzere birçok maddenin salınmasına neden olur. Klinik bulgular işte bu maddelerin etkisine bağlı olarak gelişmektedir. Besin alerjileri daha çok çocukluk döneminin sorunlarından birisidir. Anne sütü alan bebeklerde genellikle ek gıdalara başladıktan sonraki dönem ciltte ürtiker, kızarıklık veya egzama şeklinde ortaya çıkabilir.

Günümüzde besin alerjileri anafilaktik reaksiyonların en önemli nedenlerindendir. Bu nedenle halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Besin alerjilerinde korunma önlemlerinin çok yönlü yapılması gerektiğinden bu hastalar devamlı risk altındadır.

Besin alerjilerini çoğu aşağıdaki besinlere karşı gelişmektedir. Ancak tüketilen her besine karşı alerjik reaksiyonların gelişebileceği unutulmamalıdır. Alerji gelişen besinlerin başında inek sütü, yumurta, balık, yer fıstığı, kuruyemişler (fındık, ceviz, antep fıstığı, vb), kabuklu deniz ürünleri, bakliyatlar vb. gelmektedir. Besin alerjileri çocuklarda daha sık görülür. Bazı besinlere karşı gelişen alerjiler zaman içerisinde düzelme eğilimindedir. İnek sütü, yumurta gibi besinlere bağlı alerjiler yaşa bağlı olarak geçebilir, yer fıstığı, balık, kabuklu deniz ürünleri ve kuruyemiş alerjileri çok uzun yıllar hatta yaşam boyu devam edebilir.

Besin alerjilerinin gelişiminde rol alan IgE dışı mekanizmalara bağlı gelişen semptomlar daha geç ortaya çıkarlar. Örneğin bebeklerde ek gıdaya geçme döneminde kusma, ishal, kanlı mukuslu dışkılama hatta su kaybına neden olabilen reaksiyonlar gelişebilir. Kanlı, mukuslu dışkılamanın görüldüğü ön planda görüldüğü tip alerjik proktokolit, besin alımından birkaç saat sonra sürekli kusma ile karakterize hastalığa Besin proteinlerinin tetiklediği enterokolit sendromu (FPIES) denir. Bu duruma inek sütü, soya, yumurta vb karşı vücudumuzun verdiği geç tip alerjik yanıtlar neden olmaktadır.

Besin Alerjilerinde Nasıl Tanı Konulmalıdır?

Besin alerjilerinde tanı oldukça deneyim gerektiren bir süreçtir. Dikkatli yürütülmeyen işlemlerin sonucunda yanlış tanı konulması ile hastalara gereksiz diyet uygulaması ya da hayatlarının riske edilmesi söz konusu olabilir. Besin alerjilerinin tanısında iyi bir hasta-doktor işbirliği gereklidir. Öykü tanı için en önemli basamaktır. Tüketilen besinin içeriği ve miktarı, belirtilerin ortaya çıkış ve düzelme zamanı, daha önceden ve daha sonra benzer reaksiyonların olup olmadığı sorgulanmalıdır. Belirtilerin özellikleri (Fotoğraflamak tanımı kolaylaştırabilir!) iyi bilinmelidir. Bazı hastalardan şikayetlerinden sorumlu besin/besinlerin bulunabilmesi için besin günlüğü tutmaları istenebilir. Tükettiği besinlerin ayrıntılı bir şekilde besin günlüğüne kaydedilmesi tanısal sürece yardımcı olabilir.

Besin alerjisi düşünülen hastalarda yapılacak tanısal işlemler

-Deri prik testleri

-Serumda besine özgün IgE ölçümü

-Besin provokasyon testleri

Öykü ile oluşan ön görüye göre sorumlu besinin bulunması için deri prik testleri yapılır. Ancak burada hastanın klinik belirtilerine göre çok dikkatli olunmalıdır. Çünkü yaşamı tehdit eden ağır anafilaktik reaksiyonlar bu işlem sırasında gelişebilir. Bu nedenle deri testleri deneyimli ve gerektiğinde acil müdahalenin yapılabileceği kliniklerde yapılmalıdır. Deri testleri hayatın ilk gününden itibaren her yaş grubunda yapılabilir. Serumda besine özgün IgE bakılması da tanıya yardımcıdır. Ama klinik değeri deri testlerine göre daha düşüktür. Deri testlerinin yapılamadığı veya ağır reaksiyon geçirme öyküsü olan hastalarda, zamanla tolerans gelişimi hakkında fikir vermesi amacıyla tercih edilebilir. Ancak besin alerjilerinde tanı, deri testi ve/veya serumda besine özgü IgE ölçümü ile konamaz. Bu bilgiler ışığında şüpheli besinler için eliminasyon ve ardından da yükleme(provokasyon) testleri yapılarak klinik cevap değerlendirilir. Bu uygulamada şüphelenilen besinler 2-4 hafta süreyle diyetten çıkarılır (eliminasyon) ve hastanın buna klinik yanıtı gözlenir. Kısmi veya tam yanıt anlamlı olarak değerlendirilir. Bir sonraki aşamada ise diyetten çıkarılan besinlerle bir alerji uzmanı gözetiminde ve belli bir protokol dahilinde tek tek ağızdan yükleme yapılarak klinik belirtilerin tekrar ortaya çıkışı gözlenir. Gerekli durumlarda çift kör plasebo kontrollü yükleme dediğimiz hekimin ve hastanın ayırt edemeyeceği şekilde bir seferde şüphelenilen besin, bir seferde de yalancı besin verilen uygulama gerçekleştirilir. Sonuçlar birbiriyle karşılaştırılır. Bu yöntem besin alerjisi tanısında “kesin tanı yöntemi” olarak kabul edilir.

Besin Alerjisi Tanısı Kesinleşmiş Hastada Tedavide Neler Yapılmalıdır?

Besin alerjilerinde kanıtlanmış bir radikal tedavi yöntemi yoktur. Hastanın alerjik olduğu besin ve ürünlerinden kaçınması reaksiyonları önlemenin tek yoludur. Çok az miktardaki besinlerin tüketilmesiyle bile şiddetli reaksiyon olabileceği için mutlak kaçınma şarttır. Önemli bir besin diyetten çıkarılmışsa beslenme bozukluğunun önlenmesi için diyetin düzenlenmesi gereklidir.

Anafilaksi öyküsü olan ve/veya yüksek riskli besin alerjili hastalara adrenalin oto-enjektör verilmeli ve kullanımı hakkında bilgilendirilmelidir. Anafilaksi ani başlayan ve acil bir durum olduğu için hastalar ya da ebeveynler adrenalin oto-enjektör’ü mutlaka yanlarında bulundurmak zorundadır.

İnek sütü alerjisi olan bebeklerin beslenmesi çok önemlidir. Hayatın ilk altı ayı içerinde anne sütü tek başına yeterlidir. Anne sütü yetmiyorsa veya 6 aydan sonra inek sütünün yerini tutabilecek, normal büyüme ve gelişmeyi devam ettirecek ancak süt alerjeni içermeyen mamalar kullanılmalıdır. Bu mamalar gideren artan koruyuculuk sırasına göre şunlar olabilir:

-İleri hidrolize mamalar

-Aminoasit bazlı mamalar

-Soya mamaları (6 aydan küçük bebeklere önerilmez)

İnek sütüne alerjik bebeklerin % 30-50 kadarı soya bazlı mamalara, % 10 kadarı da ileri hidrolize mamalara reaksiyon gösterir. Bu çocuklarda esansiyel aminoasit mamaları verilmelidir. Bu özel mamaları yeterince alamayan bebeklerin diyetinde diğer protein ve kalori kaynaklarının arttırılması ve mutlaka kalsiyum ve vitamin desteği verilmesi gereklidir.

Besin alerjisi olan hastalarda önlemler

-Besin alerjisi tanısı konulan hastaların yakınları belirtilerin tanınması ve gerekirse acil tedavisi konusunda bilgilendirilmelidir. Anafilaksi gibi ciddi reaksiyonu olan hastalara adrenalin oto enjektörü verilmeli ve kullanımı konusunda eğitilmelidir. Her hastaya acil eylem planı düzenlenmeli.Besin alerjisi olan çocuk okulda arkadaşlarının yiyeceklerini paylaşmamalıdır. Hasta ve ailesi besin alerjenleri ve bunlardan kaçınma konusunda eğitilmelidir. İşlenmiş, dondurulmuş veya paketlenmiş gıdalar gizli besin proteinleri içerebilir; alışveriş sırasında besin etiketleri ve içerikleri dikkatle okunmalıdır. Restoranlarda yenen yemeklerde de gizli besin alerjenleri olabilir; hazırlayan kişilerden yiyecek içerikleri hakkında bilgi alınmalıdır.

İnek sütü alerjisi olan çocuk hangi yiyeceklerden kaçınmalıdır?

İnek sütü alerjisi olan hastalar aşağıdaki besinler ve besin içeriklerinden kaçınmalıdırlar. Sütün her formu: taze, çiğ, pastörize, süt tozu, süt kaymağı, her çeşit bebek maması (anti-alerjik mamalar dışında), diğer hayvanların sütleri (keçi dahil). Tereyağı, margarin, kaymak, hayvansal yağlar.

Yoğurt, puding, krema, sütlü tatlılar. Peynir, krem peynir, lor, peynir altı suyu (whey), Kazein, kazeinat (ticari gıdalar), Lactalbumin, lactalbumin fosfat, lactoglobulin, laktuloz (ticari gıdalar), Kefir, ekşi krema, kesilmiş süt.

Yumurta alerjisi olan çocuk hangi yiyeceklerden kaçınmalıdır?

Yumurta ve yumurta ile yapılan yiyecekler, albumin (ticari gıda), Lizozim (ticari), Mayonez ve Bebe bisküvisi. Ayrıca, bazı makarnalar, pastalar, şekerler, çikolatalar, ticari gıdalara eklenen lesitin ve lezzet vericiler de yumurta proteini içerebilir.

Hangi çocuk hastalar alerji uzmanına yönlendirilmelidir?

İdeal olarak besin alerjisi olan tüm hastalar alerji ve immünoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Bunun dışında aşağıdaki hastaların mutlaka bir alerji ve immünoloji uzmanı yönlendirilmesi gerekir.

-Anafilâksi veya ağır reaksiyon geçiren hastalar

-Tanı güçlüğü veya şüphesi olan olgular

-Çoklu besin alerjisi olan hastalar

-Eliminasyon diyetine yanıt vermeyen hastalar

-Eşlik eden astım, alerjik rinit, konjunktivit veya egzeması olan çocuklar

-Ağır besin alerjisi olanlar

-Hasta eğitimi ihtiyacı olanlar

Besin alerjisi olan hastalara çocukluk çağı aşıları yapılabilir mi?

Besin alerjisi olan çocuklara genel olarak çocukluk çağı aşıları yapılmasında sakınca yoktur. Ancak dikkatli olunması gereken birkaç durum söz konusudur. Kızamık, kızamık-kızamıkçık-kabakulak(MMR) ve grip (influenza) aşıları hazırlanış özellikleri nedeniyle çok az miktarda yumurta ilişkili antijen içerebilir. Bu nedenle yumurta alerjisi olan çocuklarda bu aşıların yapılması konusunda bazı tartışmalar olmuştur. Önerilen aşı takvimine uygun olarak kızamık ve MMR aşıları uygulanmalı ancak mutlaka bir uzman denetiminde ve acil girişim koşulları altında olmalıdır. Grip aşısı da uzman tarafından gerekli görülüyorsa artan dozlar halinde ve dikkatle uygulanabilir.

Çocuklarda besin alerjileri kalıcı mıdır?

Besin alerjileri çocuklarda ve erişkinlerde düzelme eğilimi gösterir. Bu nedenle belli aralarla hastalar değerlendirilip, yükleme testi yapılarak düzelip düzelmediği takip edilmelidir. Süt, yumurta, buğday ve soya alerjileri yıllar içinde çoğunlukla düzelir. Buna karşılık kuruyemiş, balık ve kabuklu deniz hayvanları alerjilerinin düzelmesi daha nadirdir.


İLAÇ ALERJİLERİ

Günlük yaşantımızda ilaçlara bağlı birçok belirtiler görülebilir. Alerjik ilaç reaksiyonları basit cilt döküntüsüne neden olabileceği gibi ağır yaşamı tehdit eden anafilaktik ya da sistemik reaksiyonlara da yol açabilir. Alerjik ilaç reaksiyonları tüm ilaç reaksiyonlarının ancak %5-10’unu oluşturur. Hastalar tarafından sıkça dile getirilmesine rağmen gerçek ilaç alerjisi oranları çok düşüktür. Erişkinlerde daha sık görülür. Alerjik reaksiyonlara neden olan ilaçlar:

-Antibiyotikler (penisilin ve sefalosporinler)

-Aspirin ve diğer nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçlar (İbuprofen).

-Epilepsi (sara) ilaçları

-Kanser ilaçları

-Monoklonal antikorlar.

Belirti ve Bulgular

İlaçlara karşı alerjik reaksiyonlar geliştiği süreye bağlı olarak iki gruba ayrılabilir. Erken gelişen reaksiyonlarda bulgular; Ürtiker (kurdeşen),yüzde, göz ve ağız çevresinde şişlik, kaşıntı, ciltte kızarıklık ve döküntü, solunum sistemi problemleri (nefes darlığı, öksürük, göğüs sıkışması) görülebilir.

İlaçlara bağlı olarak geç gelişen reaksiyonlarda belirtiler saatler hatta günler sonra ortaya çıkabilir. İlk bulgular ciltte küçük döküntüler şeklinde çıkabilir. Ancak daha sonra Steven’s Johnson sendromu, toksik epidermal nekrolizis ya da organ tutulumu (karaciğer, lenf, kalp vb) ile seyreden ağır sistemik reaksiyonlar (DRESS) görülebilir.

Ancak en önemlisi ise sistemik, yaşamı tehdit eden anafilaksi reaksiyonlarıdır.

İlaç Alerjisinin Tanısı

Ne yazık ki ilaç alerjisini tespit etmeye yönelik kesin ve genel bir test bulunmamaktadır. İlaç alerjinizin olup olmadığını değerlendirebilmek için; Daha önce hangi ilaçlar ile sorun yaşadığınız, belirtilerin neler olduğu, belirtilerin çıkış süresi,şiddeti, nasıl ve ne kadar sürede düzeldiği gibi ayrıntılı bilgiye ihtiyaç duyulmaktadır. Sizin verdiğiniz bilgilere göre alerji ve immünoloji uzmanı tarafından gerekli testlerin yapılması planlanmaktadır. Alerji ve immünoloji uzmanınız tarafından yapılacak testlerin ilaç ile yaşanan istenmeyen olaylardan 4-6 hafta sonra yapılması gerektiğini unutmayalım.

İlaç Alerjisinin Tedavisi

İlaca bağlı alerjik reaksiyon gelişirse ilk yapılacak olan sorumlu ilacı doktorunuza danışarak kesmenizdir. Hafif döküntüler ilaçlar ile tedavi edilebilir. Hayatı tehdit eden alerjik reaksiyon (anafilaksi) ise acil müdahale gerektiren tıbbi bir durumdur. Hiç zaman kaybetmeden acil servise başvurulmalıdır.

İlaç alerjisi olan hastaların alacağı önlemler nelerdir?

Aynı ilacı ya da aynı gruptan ilacı kullanılmammalıdır. İlaç alerjisi şüphesi varsa mutlaka alerji ve immünoloji uzmanı tarafından değerlendirilmeniz ve uygun testlerin yapılması gerekmektedir. Doktorunuzun verdiği listeyi mutlaka yanında bulundur. İlaç alerjiniz kesinleşmiş ise kullanmamanız gereken ilaç/ilaçların listesini doktorunuzdan isteyin ve yanınızda taşıyın. Bu sizin için hayati öneme haizdir.

İlaç alerjileriyle ilgili videoyu izlemek için linke tıklayınız.


600 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page